19 Mayıs 2018 Cumartesi

Selanik yolcuları kalmasın! Herkes Sabetaycı gizli Yahudi Ayşe Arman'ın dolmuşuna binsin | Mehmet Fahri Sertkaya

akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, ayşe arman dormen, sabetaycılar, içimizdeki israil, gizli yahudiler, özgü namal, tuba büyüküstün, gerçek yüzü, masonlar,

Sabetaycı gizli Yahudi Ayşe Arman Dormen, Özgü Namal ile mülakat yapmış. Haydi, bir ufak seyahate çıkalım, biraz tarihte, biraz günümüzde dolaşalım. 

(Öncelikli not: Okuyacağınız bu yazım, Ayşe Arman'ın şu röportajı üzerine yazılmıştır. Lütfen aşağıdaki yazımı Ayşe Arman'a da atın, yazın, sorun ve hatta  sessiz kalırsa ya da kale alınmayacak karşılıklar verirse hemen Bimer'e de gönderin, çıktılarını alıp en yakın Emniyet merkezlerine ve savcılıklara da götürüp suç duyurusunda bulunun. Duyarsız olmayın hassasiyet gösterin ve kendi devletinizde ses çıkartamaz bir halde yaşamayın, yanlış gördüğünüz şeylere ve kişilere tepki gösterin.) 

 1-  "Özgü", Özgü'nün iddia ettiği gibi sıfat değil, isim de değil... "Özgü" Türkçe değil, uydurmaca bir kelime. Ne Türkçe, ne başka bir şey... Bu gibi kelimeleri hep Türklerin yönetimini hile ve ihanetle ele geçiren ve sonra Atatürkçülük denilen bir rejimi ihanetle kuran ve halka dayatan kripto Yahudiler uydurup kullandılar. Çünkü İbranice gerçek isimlerine benzettiler "öz Türkçe" diyerek uydurdukları bu kelimeleri... "Tüccar"a bile tamamen uydurukça ile "tecimer" demenin gereği neydi? Bunu en iyi kripto Yahudi Ayşegül Tecimer bilirdi, İbranice'ye nasıl atıf yapıldığını çok güzel izah edebilirdi. "Özgün" de uydurma. "Has" ve "münhasır" ı ve benzeri binlercesini unutturmak için binlerce sözde Türkçe kelime uydurdular, hala uyduruyorlar. Ah o Türkçeyi katleden Ermeni Agop Dilaçar ve Türk Dil Kurumu'nu ona teslim eden vatan haini Sabetaycılar...

Özgü'nün
erkek kardeşinin adı da "Duygu" imiş ve sormuş annesine "neden?" diye... Annesi de "Bu isim de Elele dergisinde yazıyordu" demiş. İddiasına bakarsak annesi "Özgü"yü de sırf Elele dergisinde yazdığı için seçmişmiş. Ha bu arada iştahınız nasıl, kolayca yeyip hazmedebiliyor musunuz? Böyle seyahatlerde bu kısım çok mühim, biliyorsunuz.

  2-  "Nasıl bir anne ve baba?" sorusuna
"Annem Selanik göçmeni, babam da Makedonya göçmeni ama fark etmez, her ikisi de kripto Yahudi" cevabını vermeli ama vermiyor Özgü... Kendisi de bir kripto Yahudi olan Ayşe Arman Dormen de bunu çok iyi biliyor ve sormuyor, sıkıştırmıyor. 

 3-  Çocukluğunu anlatırken "O dönem Perihan Abla dizisi çekiliyor" diyor Özgü.. Kripto Yahudi projesi olup nerede ise Türk/İslam kültürüne ve aile yapısına, değerlerine dair hiçbir şey bulunmayan ve gayr-i İslami hayat tarzına direnen Türk ailelerini de sözde çağdaşlaştıran, gerçekte ise kendi istedikleri perişan hale dönüştüren sözde Türk dizisi Perihan Abla'nın başrol oyuncusu Perran Kutman da onların teşkilatından, içimizdeki İsrail'den... Ama ne önemi var, Ayşe Arman takılmaz böyle şeylere, çünkü kendisi de günümüzde bir Perran Kutman... Vizyon aynı değilse de misyon aynı... 

 4-  İlk defa 14 yaşında, Enis Fosforoğlu'nun tiyatrosunda sahneye çıkmış Özgü... Hani şu Mason ve Sabetayist Enis Fosforoğlu'nun tiyatrosu... Zaten "Son sınıfta Yıldız Kenter beni sınıfta bıraktı." derken bahsettiği hocası Yıldız Kenter de Sabetaycı bir gizli Yahudi... Sorsanız Ayşe Arman'a, benim bildiğim ne varsa hepsini bilip yine de "En büyük Türk tiyatrocularından biri" diyebilecektir, Yıldız Kenter için... 




5-  "Mutsuzdum, terapiye yöneldim, dört yıl sürdü" diyor Özgü ve ardından, tasavvufa yöneldiğini, Mesnevi'ye daldığını iddia ediyor. Şu sözde röportaja ve Özgü Namal'ın hayat tarzındaki aşırı rahatlığına ve yaptığı işe mesafeli yaklaşacak, benimsemeyecek Müslüman Türk kızlarını da tam yerinden vuruyor Ayşe Arman... Sabetaycı gizli Yahudi olup da Mevleviliği kimseye bırakmamaya çabalayan ve bütün bir millete inat dinen sapıklık görülen bir şeyi yapıp da kadın semazeni sahneye çıkartan, ardından da basına "Kadın semazeni çıkarttım, TRT müdürünü yendim" diyen Sertap Erener'den mi tesirlenmiş bilmem ama Özgü Namal'ın terapisti de gizli Yahudi ve Kabalacı Serdar Oral... Bunların tasavvufu da, Mevleviliği de, Mesnevi'leri de çok su kaldırır. Farkındasınız zaten: Nam-al, Or-al, er-en-er ve daha neler neler... Sorulmalıydı "Bunların hepsi Elele'nin mi tesiri? Yoksa siz bir işler mi çeviriyorsunuz?'' diye...

Namal, Oral ile gayr-i meşru bir hayat yaşamaya başlayıp ondan çocuk sahibi de oldu.
Karşısında gerçek bir Türk ve Müslüman olsa soruları ile aşırı terleten ve köşe köşe kovalayan Ayşe Arman, bu hususları da sorgulamıyor. Çünkü cevabını kesinlik derecesinde biliyor ve Namal'ı kendilerinden görüyor, Türk rolü oynayarak durmaksızın ihanet ettiği Türklerin/Türkiye'nin bunu bilmesini istemiyor. Sonra bunun bu yaptığına gazetecilik ve çöpçatanlık deniyor. Sonra bu çıkıp "Kadın düşmanı kelimelere savaş açtık" diyerek acayip işlere kalkışıyor ve fahişelere fahişe denememesi için hukuk dışı bir ortam oluşturmak istiyor, bunu da sözde çağdaşlık ve kadını koruma adına yapıyor. 
Ayşe Arman'ı el üstünde tutan bir gizli ve hain güç odağı, Arman'la aynı anlarda gayrete geliyor ve devlet kurumlarına, TDK'na hatta Diyanet'e kadar her yere aynı dayatmayı yapmaya kalkıyor. Sözde İslami parti ve hükumet de bunların kızağına bindiriliyor ve bunların istediği daha da perişan halde bir Türkiye'nin oluşturulmasının önündeki en büyük engel olan İslam dininde, bunların istediği şekilde bir güncelleme yapma projelerine girişiliyor. Ne güzel gazetecilik değil mi? Soru şu, Arman mı o güç odağına yani içimizdeki İsrail'e fikir, taktik ve güç veriyor, o güç odağı mı Arman'ı bu yolda kullanıyor?

 6-  Çok sayıda ödül aldığını ve bir ara şımardığını ifade etmiş Özgü Namal. Lakin Ayşe Arman yine sorgulamamış. Sabetaycı gizli Yahudi Tuba Büyüküstün'e de abartılı ve beklenmeyen ödüller verilmeye başlanınca, kendisi bile susamayıp "Şimdi bu ödülü bana neden verdiler, ben de anlamadım" demişti. Mason locasında, üst seviye masonlarla birlikte keçi keserek ve kan içerek şeytana tapma ayini yapan, bu anlarda gizli kameraya alınıp görüntüleri bütün Türkiye'ye izletilen babası Serdar Büyüküstün'ün ve Mason biraderlerinin bu ödüllerde de tesiri var mı, bilinmez ama herkesin aklına bu ihtimal de gelmiştir mutlaka... 

Kusuruma bakılmasın, belki buraya kadar hızlı ve sarsıcı bir tur olmuştur ve belki de çok şaşıracaksınız ama ben buradan ötesini, sözde mülakatın devamını okuyamadım. Buraya kadar zaten aşırı derecede sıkılmıştım, daralmıştım. Yıllar önce bir resmini görüp de Özgü Namal'ın çok çok sıkıntılı halde olduğunu, sektöründekilerin çoğunun ve bir de gizli cemaatindekilerin ezici çoğunluğunun düştüğü ruhi sıkıntılara kendisinin de düştüğünü, bunun artık simasına vurduğunu anlamıştım. Şimdi de bunların Türk kimliğine bürünerek ama Türk/İslam değerlerine inat yaşadıkları hayatları ve bu kuralsızlığın neticeleri beni ilgilendirmiyor. 

Mesele şu ki; bunlar kendilerini içler acısı hale düşüren hayat tarzını bu millete Türk görünerek dayattılar, dayatıyorlar. Bir asırdan fazladır bu millete neler neler yaptılar. Asıl mesele şu ki, Türkiye neden ahlaken bu kadar sıkıntılı halde? Kim sağladı bu günlere bu şekilde gelmemizi? Ve şimdi bunlar değiller mi bir de bütün rezillikler İslam cemaatlerinde imiş ve bu feci hala İslam cemaat ve tarikatları sebep olmuş gibi bir hava oluşturmak isteyenler? Bu nasıl bir sanat ya da vicdan ya da gazetecilik anlayışıdır, biri bana sakince ve medenice izah etsin? Bunun neresinde sanat, gazetecilik, yazarlık ya da vicdan ya da insanlık ya da Türklük var? Kalan kısmına hızlıca bir göz değdirdim ve arada "Öpüşürüm de sevişirim de" başlığı çarptı, duraksadım, "Şu hallerde bile hala mı pusu? Hala mı tuzak? Hala mı toplumu sanat ve sinema/dizi maskesi ile felaketlere kasten sürükleme?" dedim kendi kendime ama o başlığa da takılmadım, okumadım. 

Ayşe Arman bu, vazifesini yapıyor da, acının ne olduğunu gören ve çıkış yolu arayıp bu uğurda milyonlarca liralık film ve dizi tekliflerini bile ret eden, dört koca sene alarm halinde kendini terapilere vuran Özgü neden hala alet oluyor buna? Sadece kendi acısı mı acı? Başkaları, Türkler can değil mi? Nerede bu ülkenin savcıları, hakimleri, paralel devlet peşinde koşanları, devleti ve milleti çökertici faaliyet içinde bulunan şahısları ve teşekkülleri kovalayanları, onlar ne iş yapıyorlar? Bu devletimizin gücü, hakkında iddianame bile hazırlanamayan, suç nedir bilmeyen, GBT ne demektir bilmeyen Müslüman hanımlara, el kadar bebeklerine, suçsuz günahsız ve vatansever Türklere mi yetiyor? 

Ne olmuş bu ülkede, kimler idaremizi nasıl ele geçirmişler de böyle bu halde bu Türkiye? Tevafuk mudur nedir, tam bu kısmı yazarken arka planda müzik değişti ve otomatik geçilen parçanın sözlerinde şunlar geçiyordu: 

"Yeminliler bu milleti bölmeye 
Karpuz gibi dilim dilim dilmeye 
 Dilinen parçaya pazar olmaya 
 Beyler gördük efendiler tanıdık. 

Yoklukla devleti kötürüm yapan 
Milletin sırtına oturum yapan 
Gelecek seçime yatırım yapan 
Beyler gördük efendiler tanıdık. 

Çıkıp kürsülerden nutuk savuran 
Konuşup meydanı kasıp kavuran 
İnip Shakira'dan güzel kıvıran 
Beyler gördük efendiler tanıdık" 

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

BU YAYINIMIZI SOSYAL AĞLARDA PAYLAŞMAYIN, çünkü CIA SANSÜRLEYECEK ve kimse görmeyecek.

Bizi, gerçek sahibi CIA olan Facebook başta olmak üzere, Amerikan sosyal ağlarının  ve video kanallarının hiçbirinde sağlıklı/sansürsüz/özgür bir şekilde takip edemezsiniz. Senelerdir sansürleniyoruz ve bunu yüzlerce somut teknik delil ile, ayrıca binlerce kişinin şahitliği ile ispat edebiliyoruz. Buradaki yayınlarımızı/videolarımızı da Amerikan sosyal ağları üzerinden yaymayı başaramazsınız.

BİZİ TELEGRAM GRUBUMUZDAN TAKİP ETMELİSİNİZ

Paylaşımlarımızı anında görüp takip etmenin tek sağlıklı yolu Telegram grubumuza üye olmanızdır. WhatsApp'ın da gerçek sahibi CIA'dır ve Telegram, WhatsApp'ın alternatifi olan bir yazılımdır, bize has ve tarafımızdan üretilen bir yazılım değildir. Dünyada, onlarca devlette yüz milyonlarca kişi tarafından güvenle kullanılır. Güncel paylaşımlarımızdan anında haberdar olmak için www.telegram.org adresinden, kullandığınız cihaza uygun olan bir uygulamasını kurup, şuradaki Telegram kanalımıza takipçi olabilirsiniz: http://www.t.me/AkademiDergisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Seviyesiz ve samimiyetsiz yorumlar onaylanmaz. Küfür, hakaret, karalama içerikli yorum yapanlar hukuka sevk edilir. Yorumlardan hukuken yorumcular sorumludur.

Bu güne değin en çok tıklanılanlar