17 Ekim 2013 Perşembe

Erbakan boş adamın tekiydi | Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Erbakan boş adamın tekiydi | Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi Adnan Oktar, Uğur Dündar, Sabetaycılar, Mut'a nikahı, Telgraf, Fatih Erbakan


Erbakan öylesine boş ve samimiyetsiz bir adamdı ki, İslam adına hareket ediyormuş gibi gözükerek Müslümanları perişan ettiğini, pek çok ciddi-mesuliyetli meselede inadına hata yaptığını hiç tınmazdı. Hiç sıkıntı etmezdi.

Kimseyi dinlemezdi. Dediğim dedik inat bir tipti. Bu milletin başına Adnancıları Erbakan ve Milli Gazetesi sardı. Aldı parayı, verdi tam sayfayı... Yıllarca devam etti bu... Parti içinde de vaziyet aynıydı. Adnancılar hem para veriyorlar hem de adamlarını koyuyorlardı partiye. Düşünün ki en nihayet Fatih Erbakan bile Adnan Oktar müridi oldu çıktı. Hala da öyle...


Haydi, insandır herkes aldanır, Erbakan da aldandı diyelim. Bir vakte kadar ben de bunları bu kadar bilmiyordum. Bunların çok geçmişlerini bilmeye zaten yaşım da müsait değil. Ama insan karşısına çıkan bunca gerçeği oy kaygısı ile ya da başka kaygılar ile nasıl görmezden gelir? Nasıl böylesine samimiyetsizlikleri bile sergileyip sonra büyük adam gibi meydanlara çıkabilir?

Adnan'a ve etrafında toplanan Sabetayist gizli Yahudi ekibe, 1999 yılında, Türkiye tarihinin en büyük polisiye terör operasyonu binlerce polis ile beraber yapıldığında,basında çıkan haberlere göre, silahlar, gizli MİT belgeleri, şantaj kasetleri, şantaj faksları dahil her şey ele geçirildi. En kilit isimler kaçtılar da ceza almadılar. 8-10 sene kaybolanlar, davaları zaman aşımına uğratanlar, adaletten kaçanlar oldu.

Böyle adalet olmaz! Böyle saçma sapan ceza yasaları da olamaz! | Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Adnan Menderes, bülent ecevit, Hukuk, içimizdeki israil, kripto yahudiler, Mehmet Fahri Sertkaya, ordinaryüs prof. sulhi dönmezer, sabetayistler, siyasal islam, tansu çiller, akademi dergisi,


Beni buna kimse inandıramaz;


Bu kadar hukuk insanı, avukat, savcı, hakim... "Biz bu adalet sistemini düzeltmeliyiz. Bu kurumdan adalet değil haksızlık, hukuksuzluk dağıtılıyor. Böyle adalet olmaz.! Böyle saçma sapan ceza yasaları da olamaz!" dediler de düzeltemediler mi? Meclisteki vekilleri ikna edemediler mi? Devlet idarecilerine meramlarını anlatamadılar mı?

14 Ekim 2013 Pazartesi

Kripto Yahudi firması Ülker deşifre olunca taktik kıvırmalar başladı: "Ülker hiçbir zaman muhafazakar olmadı." | Akademi Dergisi

 ali ülker, gerçek yüzü, gizlenen gerçekler, godiva, içimizdeki israil, kripto Yahudiler, masonlar, murat ülker, sabri ülker, ülker, yıldız holding, akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, karay yahudileri, hazar yahudileri, müslüman genç, ülker islami firma mı, yahudi türkler, hazar türkleri, muhafazakar işadamı, ülker

Gerçek yüzü hızla deşifre olmaya devam eden Ülker, taktik hareketlerle vurguna devam etmek gayretinde. Bunlar koskoca bir millet ile bir de alay edip dalga mı geçiyorlar? Sokaktaki insana "Ülker İslami bir firma mı?" diye sorulduğunda on kişiden dokuzu hiç düşünmeden "Evet." diyorsa, Ülker kendini onlarca yıldır İslami göstermeden halkın tamamında böyle bir algının oluşması mümkün müdür?

Bu yaptıkları: 

➥ "Biz sizi onlarca yıdır 'kek' ledik... Aslında İslam düşmanı Yahudilerdendik. Bütün ortaklarımız Yahudi, Ermeni, Rum, Sabetayistler ve Masonlardı. Güzel de oynadık ama ne yapalım deşifre de olduk nihayetinde."  diyememenin ve iddialar/ispatlar karşısında sessiz de kalamamanın bir tezahürü mü?

Muhafazakar gelenekten gelenlerin yakından tanıdığı Yıldız Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, iş hayatında hiçbir zaman muhafazakar olmadıklarını söyledi.

Hürriyet'ten Sefer Levent'e konuşan Ülker, Türkiye'de muhafazakar işadamı diye bir kavram olduğunu ve kendilerinin bu kavramın dışında kaldığını belirtti.
"Türkiye’de bir kavram var. ‘Muhafazakâr işadamı.’ Ülker hiçbir zaman iş yapış şekillerinde ve iş tutuş biçiminde muhafazakâr olmadı. Çağın şartları neyse, her daim o şartlara ayak uydurmaya çalıştık. Godiva’yı aldıktan sonra nelerin değiştiği konusunda birkaç not aktarmak isterim. Oynadığımız oyun değişti, ligimiz değişti, tüketicilerimiz değişti, çalışanlarımız değişti global olduk. Bu globallik bize ne sağlıyor? Ortak satın alma, ortak inovasyon ve global satış kanalları arasında sinerji oluşturabilmeyi sağlıyor. Ülker’in zaten yurtdışında işleri, fabrikaları vardı. Bundan cesaret alarak şimdi Uzakdoğu gibi yeni piyasalarda da iş yapabilir miyiz diye bakıyoruz. Kısacası, dünya kazan biz kepçe gezip duruyoruz."

Ülker'in gerçek yüzünün ispatları ile görmek için buraya tıklayın...


BU YAYINIMIZI SOSYAL AĞLARDA PAYLAŞMAYIN, çünkü CIA SANSÜRLEYECEK ve kimse görmeyecek.

Bizi, gerçek sahibi CIA olan Facebook başta olmak üzere, Amerikan sosyal ağlarının  ve video kanallarının hiçbirinde sağlıklı/sansürsüz/özgür bir şekilde takip edemezsiniz. Senelerdir sansürleniyoruz ve bunu yüzlerce somut teknik delil ile, ayrıca binlerce kişinin şahitliği ile ispat edebiliyoruz. Buradaki yayınlarımızı/videolarımızı da Amerikan sosyal ağları üzerinden yaymayı başaramazsınız.

BİZİ TELEGRAM GRUBUMUZDAN TAKİP ETMELİSİNİZ

Paylaşımlarımızı anında görüp takip etmenin tek sağlıklı yolu Telegram grubumuza üye olmanızdır. WhatsApp'ın da gerçek sahibi CIA'dır ve Telegram, WhatsApp'ın alternatifi olan bir yazılımdır, bize has ve tarafımızdan üretilen bir yazılım değildir. Dünyada, onlarca devlette yüz milyonlarca kişi tarafından güvenle kullanılır. Güncel paylaşımlarımızdan anında haberdar olmak için www.telegram.org adresinden, kullandığınız cihaza uygun olan bir uygulamasını kurup, şuradaki Telegram kanalımıza takipçi olabilirsiniz: http://www.t.me/AkademiDergisi

Dünyada kendilerini Yahudi olarak tanıtıyorlar ama Türkiye'de 'Türk'üz!' diyorlar. Sabetayistler Türklere ve Türkiye'ye ihanet ediyorlar. | Akademi Dergisi


YAHUDİ MÜNAFIKLARI  
''BENZET; AMA ASLÂ BENZEME!''
Sabetay Sevi cemaati mensuplarından ve ‘’Evet Ben Selanikliyim, Türkiye Sabetaycılığı’’ kitabının yazarı Ilgaz Zorlu, geçen sene, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın Diyalog Platformu’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’de sayıları 100 bini bulan Sabetayclar’ın asıl hüviyetlerini gizlemelerinden yakındı. Zorlu, İzmirli bir haham olan ve bazıları tarafından mesih (kurtarıcı peygamber) olarak kabul edilen Sabetay Sevi’nin adıyla anılan Sabetaycılığı şöyle tavsif etti:

➥ ''Sabetaycılar bence Türkiye’nin gizli Yahudi cemaatidir. Kendilerine sorarsanız, Türk ve kabul edilebilir ölçüde Müslüman bir cemattir. İsrâil’de Sabetaycılık, Yahudilik içinde kabul edilmiyor.''

Sabetaycılığın 1924’ten beri Türkiye’nin temel taşlarından olduğunu ifade eden Zorlu, sözlerine şöyle devam etti:

➥ ''Sabetay Sevi’nin doktrini tamamen Yahudiliğin içindedir. Sevi, zamanında hahamlar tarafından çok şikâyet edildi. Ama Osmanlı bunu, Yahudiliğin iç meselesi olarak kabul etti ve karışmadı. Bunu fırsat bilen Sevi, bütün Anadolu’yu dolaştı. Sabetaycılar o zaman saraydan reaksiyon almadıkları için çok ileri gitmişlerdir. Hatta çok organize olan Sabetaycılar, saraya bile girdiler. Sabetaycılarla Yahudilik arasındaki ilk ciddî problem, Sabetay Sevi’nin doktrinleri ile ortaya çıktı. Meselâ Yahudilikte kadınlar duâya kaldırılmaz, Sevi ise kadınları duâya çağırdı. Bu büyük sıkıntıya sebep oldu.''

Sabetay Sevi’nin kendi cemaatine, ''Benzet; ama aslâ benzeme!'' doktrinini benimsettiğini söyleyen Zorlu, bunu şöyle açıkladı:

➥ ''Kendini Müslümanlar’a benzet; ama aslâ onlar gibi olma prensibidir.''

Türkiye’de pek çok tanınmış ve önemli mevkilerdeki insanın Sabetayist olduklarına işâret eden Zorlu,

➥ ''Meselâ Dışişleri eski bakanı Coşkun Kırca’nın babası bir hahamdır. Uluslararası arenada Sabetaycılar kendilerini Yahudi olarak gösteriyor. Buraya gelince Müslümanım, diyorlar. Şimdiki Dışişleri Bakanı İsmâil Cem, ABD’nin Yahudi Dışişleri Bakanı Albright ile çok samimi. Acaba bunu nasıl başarıyor? Karşı olduğum, Sabetaycı kökeni kullanarak, sonra bunu reddetmektir. Bunu yapanları kınıyorum. Meselâ, Bilgin âilesi Sabetaycıdır; ama bunu söylemiyorlar. Mason localarını halka açan Sahir Talat Akev Sabetaycıdır''

''1954 yılı genel seçimlerinde, Sabetay cemaati temsilcisi Nazım Bezmen bizzat Adnan Menderes’in isteği ile Meclis’e girdi. Sabetayistler bulundukları ülkenin kanun ve teâmüllerine kesin olarak uyarlar. Meselâ, biz her dînî toplantımızda Cumhurbaşkanı Demirel’e ismen duâ ederiz. Şişli Terakki Lisesi şu an bir Sabetayist olan Canan Barlas’ın kontrolünde. Bu okula Dinç Bilgin tâlip. Hedefleri 5 yıl içinde bu okulun kapanmasını sağlayarak, 2 trilyon değerindeki mülkü 300 milyara Dinç Bilgin’e satmaktır. Şu an bu plan uygulanıyor. Maalesef Türkiye’de Sabetay cemaati bir yozlaşma sürecindedir.''

Basın, 2000
| Akademi Dergisi
 
BU YAYINIMIZI SOSYAL AĞLARDA PAYLAŞMAYIN, çünkü CIA SANSÜRLEYECEK ve kimse görmeyecek.

Bizi, gerçek sahibi CIA olan Facebook başta olmak üzere, Amerikan sosyal ağlarının  ve video kanallarının hiçbirinde sağlıklı/sansürsüz/özgür bir şekilde takip edemezsiniz. Senelerdir sansürleniyoruz ve bunu yüzlerce somut teknik delil ile, ayrıca binlerce kişinin şahitliği ile ispat edebiliyoruz. Buradaki yayınlarımızı/videolarımızı da Amerikan sosyal ağları üzerinden yaymayı başaramazsınız.

BİZİ TELEGRAM GRUBUMUZDAN TAKİP ETMELİSİNİZ

Paylaşımlarımızı anında görüp takip etmenin tek sağlıklı yolu Telegram grubumuza üye olmanızdır. WhatsApp'ın da gerçek sahibi CIA'dır ve Telegram, WhatsApp'ın alternatifi olan bir yazılımdır, bize has ve tarafımızdan üretilen bir yazılım değildir. Dünyada, onlarca devlette yüz milyonlarca kişi tarafından güvenle kullanılır. Güncel paylaşımlarımızdan anında haberdar olmak için www.telegram.org adresinden, kullandığınız cihaza uygun olan bir uygulamasını kurup, şuradaki Telegram kanalımıza takipçi olabilirsiniz: http://www.t.me/AkademiDergisi

13 Ekim 2013 Pazar

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün şövalyelik sırları | Akademi Dergisi

abdulah gül, Ak parti, akp'nin gerçek yüzü, CFR, içimizdeki israil, masonluk, morton abramowitz, nevzat yalçıntaş, Recep Tayyip Erdoğan, sabetayistler, şevket kazan, akademi dergisi,

Şevket Kazan, 'Milli Görüş Hareketi'nde meydana gelen ayrışmaların perde arkası'ndaki olayları anlatıyor...

Boyuna Amerika ile fakslaşıyorlar…!

Abdullah Gül'ün danışmanı Murat Mercan'ın sekreteri, Amerika ile yapılan Abdullah Gül ile ilgili fakslaşmayı, Şevket Kazan'a haber verince işinden kovuldu.Gazeteci Yavuz Selim'in 'Milli Görüş Hareketindeki Ayrışmaların Perde Arkası: Yol Ayırımı' kitabında Şevket Kazan anlatıyor:

Atatürk'ün büyük sırrı: Abdurrahim Tunçak, Adıtürk'ün Fikriye'den doğma öz oğlu mu? | Akademi Dergisi

Abdürrahim Tuncak, akademi dergisi, gerçek yüzü, gizlenen gerçekler, Latife hanım, Mehmet Fahri Sertkaya, mustafa kemal atatürk, sabetayistler, uşşakizadeler, Yakın Tarih,


Abdürrahim Tuncak, yoksa Atatürk’ün Fikriye Hanım’dan doğma oğlu mu?



Teyzem Latife kitabındaki müthiş iddia:

Size Latife Hanım’ın kardeşi, Vecihe Hanım’ın torunu Sadık Öke’nin, Fatih Bayhan’la birlikte hazırladığı “Teyzem Latife” kitabından bahsetmiştim.

Kitabı okudukça sevdim, Sadık Öke’nin Latife Hanım’ı anlatırken kullandığı dilin samimiyeti hoşuma gitti.

Çünkü ben de Latife Hanım’ı Atatürk’süz anlatmanın mümkün olmayacağına inananlardanım.

Toplu cinsi münasebetin kutsal(!) çocukları, kız kardeşleri ile cinsi ilişkiyi de ibadet kabul ediyorlar. | Akademi Dergisi

adnan oktar, Adnan Oktar (Harun Yahya), ensest aile içi sapıklık, gerçek yüzü, gizlenen gerçekler, içimizdeki israil, kripto yahudiler, muharref bozulmuş tevrat, sabetayistler, yahudilik,

Adnan Oktar, ensest ilişki, kripto Yahudiler, bozulmuş Tevrat…

Hani, tertemiz insanlar tanımasak, gidip sarılacağız Adnan’ın ''tertemiz insanlar'' dediği insanlıktan çıkmış ve yüzlerinde bile meymenet kalmamış o Yahudi hahamlarına… O, bütün dünyayı teröre kana boğmak için gizli örgütlenmeler kurup yöneten veled-i zinalara… O, toplu cinsi münasebetin kutsal(!) çocuklarına.

11 Ekim 2013 Cuma

Sabetayist Adnan Oktar çetesi, Esad'a karşı Türk-İsrail ittifakı kurmak istiyor ve kedicikler konuşuyor.

aylin kocaman
aylin kocaman

[Köşeli parantez içindeki eklemeler Akademi Dergisi tarafından yapılmıştır.]
Adnan Hoca'nın "kedim" diye seslendiği Aylin Kocaman İsrail haber sitelerinden Jerusalem Online sitesine roportaj verdi.
Rachel Avraham tarafından yapılan röportaj "Esad'a karşı Türk-İsrail ittifakının kurulması gerekir" başlığı altında verildi.
Röportajda Aylin Kocaman, Türkiye-İsrail ittifakının Esad için çok büyük bir tehlike arzedeceğinden bahsederek, Suriye için alınması gereken ilk tedbirin, Türkiye liderliğinde oluşturulacak "İslam Barış Gücü" nün ABD ve diğer batılı ülkelerin desteğini de alarak Suriye'ye yardım amaçlı girmesi olduğunu ifade etti. [Asil kadrosunun tamamının Sabetayist Yahudiler ve diğer çift kimlikli kripto Yahudiler olduğunu isim isim ispat ettiğimiz ve nihayet uzunca inkar süresinden sonra, Lider Adnan Oktar'ın da gerçekte bir gizli Yahudi olduğunu itiraf etmek zorunda bıraktığımız bir çetenin... Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin "çete" dediği bir Adnan Oktar çetesinin, bir de İsrail basını ile böyle bir münasebete girmesi, bu kritik zamanda böyle bir gayret içine girmesi çok dikkat çekici değil mi? Bütün bunların yanına, bir de aynı çeteye mensup başka kadınların, mesela yine Sabetayist bir aileden gelen Ayşe Hüma Babuna'nın, başka birisi üzerine kayıtlı bir cep telefonu numarası kullanarak ABD büyükelçilikleri, İsrail numaraları, MİT, Terörle Mücadele Şubesi, İçişleri eski bakanı Abdülkadir Aksu'nun direkt cep numarası ve daha pek çok yerli yabancı kurum ile iletişim halinde bulunduğunun mahkeme kararı ile tespit edilmiş olduğunu göz önünde bulundurursak her halde neyin ne olduğu, kim saman altından nasıl su yürüttüğü daha net anlaşılabilir.]

Rachel Avraham'in Aylin Kocaman ile yaptığı röportaj üzerine hazırladığı analiz yazısındaki bazı bölümler şöyleydi: 

Kurtuluş Savaşını Museviler mi başlattılar? Jak Kamhi doğruları mı anlattı?

kurtuluş savaşı
kurtuluş savaşı

Kendisi de bir Yahudi olan ve Profilo'nun sahibi olan Jak Kamhi,

"Kurtuluş Savaşını Museviler başlattı. İzmir'de Yunan bayrağını indirip Türk bayrağı çeken Musevilerdi. 1. Dünya savaşında İngiliz İşgaline karşı ilk başkaldıranlar Museviler'di. Atatürk bana bir baktı, bir daha unutamadım o bakışları. O ölünce bizim evde de matem havası vardı." demiş Hürriyet gazetesine de şunları diyememiş:

Sasbetayist Ayşe ArMAN DorMEN! Bu milletin namusuna kastetmekten vazgeç ve elini-dilini çek!

ayşe arman
ayşe arman





Yine başladı aynı terane..
Senin bedeninse senin bedenin, senin dekoltense senin dekolten. Satamazsın bedenini işte. Suç bu, ahlaksızlık bu... Utanmazlık bu... Gayr-i insani ve gayr-i medeni bir tavır bu...
Senin özgürlüğün toplumun düzenini, huzur ve güvenliğini tehdit ettiğin yerde biter. Herkesin her istediğini yapabileceği yerde hiç kime her istediğini yapamaz. Fitne çıkar. Kaos çıkar.

Sabetayist Ayşe ArMAN DorMEN'e de mevzu çıkmış yine... Dekoltesi yüzünden işinde edilen sunucunun fahri avukatlığını üstlenmiş. İnadına dekolte ile fotoğrafını çektirip "Benim bedenim, benim dekoltem." yazdırmış yanındaki afişe..

Alevilik, Komünistlik, Sabetayistlik ve Yahudilik

Alevilik, Komünistlik, Sabetayistlik ve Yahudilik
Alevilik, Komünistlik, Sabetayistlik ve Yahudilik


Alevilik ve Aleviler hakkındaki acı gerçekleri ifade etmek, hemen Alevi düşmanlığı olarak tanımlanamaz. Bu, Türkiye'nin gerçeği... Bu ülkeye on yıllarca kan kusturmuş Sol Marksist, Leninist, Komünist, Ateist terör örgüleri hep Alevi vatandaşlarımızın gençlerinden beslendiler. Cem evlerini de her fırsatta merkez üs yaptılar.

Aleviler karar vermeliler; Ateistler mi, Müslümanlar mı? Pek çok Alevinin hür iradesi ile açıkladığı gibi, gerçekte kendilerini gayr-i İslami bir unsur olarak mı kabul ediyorlar? Eğer Müslümanlarsa içlerindeki teröristleri temizlemeliler ve Türkiye'de rejimi hile ve eşkıyalık ile kuran, gerçek kimlikleri her meydana çıktığında kendilerini Alevi olarak tanıtan Sabetayistlerin basit kuklaları olmaktan vazgeçmeliler. 

5 Ekim 2013 Cumartesi

Ahmet Davutoğlu da Kripto Yahudi mi? Türkiye'deki Karaim Yahudileri kimler?

ahmet davutoğlu
ahmet davutoğlu


Karaim kelimesinin kökeni hakkında pek çok görüş ortaya atılmıştır. "Kara" kökenin Arapça okumak, kıraat etmek anlamına gelen ve Kur'an ile aynı kök olan "Karae"den geldiği ve aynı şekilde Arapça ile aynı dil ailesinden olan İbranice'deki yine okumak anlamına gelen "Karai"den geldiği ve sadece yazılı Tora'yı, Eski Ahit'i otorite kabul ettiklerini ve genel Yahudi kitlenin benimsedikleri diğer Tevrat yorumlarını gözönüne almadıklarını ima eden bir ifade olduğu da söylenmiştir. Karay, Kara'ya mensup olan demektir ve sonundaki Arapça aidiyet eki "i" Türkçe ses uyumuna göre düşüp "y" olmuştur. Karaylar, İbranice'de çoğul takısı "im" getirilerek Karaim şeklinde telaffuz edilir.
Bir diğer görüşe göre 10. yüzyılda Bizans'tan sürgün olarak Hazar ülkesine sürgüne giden ve Museviliğin Karai mezhebine bağlı olan insanlar, Hazar Devleti sınırları içinde kalan Kırım topraklarına yerleştirildiler. Hazar hakanının Musevi inancını kabul etmesiyle, Karai mezhebi, Kırım'da yaşayan Türkler arasında da yayılmaya başladı. Bu inancı kabul eden Türk toplulukları, ilerleyen yıllarda 'Karaim' adıyla anılmaya başlandılar. (Wikipedia)

***

Son dönemde Türkiye’de “Kırım Tatarları” modası esiyor. Kemal Karpat’tan Halil İnalcık’a yıldızı parlayan tarihçiler, Ahmed Davutoğlu’ndan Ali Babacan’a yükselen siyasetçiler hep Kırım Tatarı.

Biz de konuyu Prof.Dr. Yalçın Küçük’e sorduk. Kırım Tatarları’nın kökenleri nereye dayanıyor? Türkiye’de hangi önemli isimler Kırım Tatarı? Yalçın Küçük’ün bu isimlerle ilgili çalışmaları var mı? Odatv olarak Prof.Dr. Yalçın Küçük’e sorduk. Küçük, Odatv’ye yanıtladı.

İşte Yalçın Küçük’ün açıklamaları:

Tyurkskiye Narodı Kırıma, 2003 tarihinde Moskova’da basılmış çok bilimsel bir kitaptır. Adından da anlayabileceğiniz gibi, bu kitabın adı “Kırım’ın Türk Halkları”dır. Bu standart bir kitaptır. Dolayısıyla Kırım dediğiniz zaman, Türkler ve Tatarlar dediğiniz zaman, elimizde yeni çıkmış “Tyurkskiye Narodı Kırıma” kitabı var.

Bu kitap üç bölüme ayrılıyor. Kırım dediğimiz zaman, biz Kırım Tatarları’nı kastediyoruz. Ama aslında bilimsel ve tarihsel olarak orada üç halktan bahsedebiliriz. Bir tanesi Karain, ikincisi Kırımskiye Tatarı, üçüncüsü de Kırımçaklar. Demek ki, Türkçede genel olarak Kırım Tatarı dediğimizde, etnik açıdan ve zaman zaman din açısından da birbirinden farklı üç halktan söz ediyoruz. Zaten kitabın başlığı da bu: Tyurkskiye (Türk) Narodı (Halkları) Kırıma(Kırımın).

Karainleri şöyle ifade edebiliriz; İbraniler “Karaim” der; Batılılar Karaibler, orada yaşayanlar, Türkler ve Ruslar ise “Karaim” derler. Demek ki, Kırım Tatarlarının veya Kırımlı dediklerimizin önemli bir bölümü Karaim’dir. Bunlara ya “Karia” deriz veyahut “Karia Türkleri” deriz.

Bunlardan bildiğimiz bir kişi var, o da Refik Halit Karay’dır. Bunlar “kara” sözcüğünden gelirler. “Kara” İbranicede “okumak” demektir. 14, 15 ve 16’ncı yüzyılda en çok Galata Köprüsü yakınlarında oturdukları için oraya “Karaköy” denir. Demek ki, bugün Karaköy dediğimiz yerde, eskiden bizim “Kırımlılar” dediğimiz Karayiler oturuyordu.

İkinci grup Kırım Tatarlarları’dır. Bunlar ayrı bir kategoridir. Dolayısıyla bana Kırımlıları sorduğunuz zaman, diğer Tatarları ayırmak durumundayız. Kazan Tatarları da var. Lenin kısmen Kazan Tatarıdır. Azerbaycan’a dışarıdan baktığınızda onlara da “Tatar” denir. Onları da ayrı tutuyoruz. Bu nedenle de sorduğunuz sorudan İlber Ortaylı arkadaşımızı da ayrı tutuyoruz. Zaten şu sıralarda bir ödül de almadı. Gittikçe ödülsüz bir yere doğru gidiyor. Kırım Tatarları dediğimizde bunları ayırmış oluyoruz.

KARAYLAR YAHUDİLİĞİN BİR KOLUDUR

4 Ekim 2013 Cuma

Çok derin ilişkiler: Evanjelizm, Martin Luther, Sabetayizm, Adnan Oktar ve Anti Darwinizm

Evanjelizm, Martin Luther, Sabetayizm, Adnan Oktar ve Anti Darwinizm
Evanjelizm, Martin Luther, Sabetayizm, Adnan Oktar ve Anti Darwinizm

Evanjelizm, Protestanlığın içinden çıkmış bir akımdır. Protestanlık ise “Prostesto” kelimesiyle hafızanıza kazıyabileceğiniz bir hareket tarzıdır. Yani Papalığa ve Katolikliğe bir protesto olarak ve “Dinde Reform” iddiası ile çıkmıştır. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, “Dinde Reform” talebi ile meydana çıkan Protestanlığın ve onun içinden çıkıp onunla özdeşleşen Evanjelizmin öyle Hıristiyan milletin kendi talepleri ile çıkmamış olduğunu, bu akımı başlatan ve kuran kişi Martin Luther’in de bir Sabetayist Yahudi olduğunu, ortada her devirde gözüken bir organize gizli Yahudi faaliyeti olduğunu göstermektedir.

1950’lerde sadece ABD’de üç milyon Evanjelist varken, günümüzde bunların 70-100 milyon arasında oldukları tahmin edilmektedir. Bozulmuş Tevrat’ın tamamını ve Bozulmuş İncil’in ise bazı kısımlarını HAK kabul eden bu gizli faaliyet imalatı ekol, Evanjelistler, öyle bir inanç esaslarına çekilmişlerdir ki işleri güçleri, en temel vazifeleri, İsrail’i ayakta tutmak ve Nil nehrinden Fırat nehrine kadar, bizim güney doğu topraklarımızın da içinde kalacağı bir BÜYÜK İSRAİL’i kurmak olmuştur. Bu ideal uğrunda yanıp tutuşmakta ve ellerindeki maddi manevi her imkanlarını buna harcamaktadırlar. Peki neden?


Çünkü elin Yahudisi bunları yepyeni bir ayarda organize ederken “Beklediğiniz İsa Mesih ancak BÜYÜK İSRAİL DEVLETİ kurulduğunda gelecek. Bu devletin kurulması için bir Armagedon(Melhame-i Kübra – Dünyanın son ve büyük savaşı – 3. Dünya savaşı) yaşanacak. Çok acılar ve sıkıntılar çekilecek. Ama bundan sonra tam bin yıl ayakta kalacak olan TANRININ KRALLIĞI kurulacak.” Diye dolmuşa bindirmiştir.

Memurun ölümü: Bir başka açıdan Sabetayist Turgut ÖzAkMAN

turgut ozakman
turgut ozakman


Tipik bir Ankara memuruydu. İliklerine kadar. Bilinciyle, bilinçaltıyla, bilinç üstüyle, bilinç dışıyla, her yeriyle, her şeyiyle.

Böyle olduğu için de, ekmeklerini esas olarak emekli memurlardan çıkaran muhalif gazeteler onu sayfa sayfa, çarşaf çarşaf andılar. Babalarının hayrına değil, bu ölümle elbette "hükümete yeni bir uyuzluk etme" fırsatı da buldular.

Tipik bir Kemalist militandı, hani ADD'ye başkan olacak adamdı...

Önceleri oyun yazarıydı. Ellili yılların sonlarında isim yaptı. "Duvarların Ötesi" en meşhur oyunudur. Filmini de çektiler, Fikret Hakan oynuyordu.

Ne ki, bu oyun, William Wyler'ın ünlü bir filmine, Humphrey Bogart ile Fredric March'ın oynadıkları ünlü "Desperate Hours" (Umutsuz Saatler) filmine fazlaca benziyordu.

İnanmıyorsanız hem Atilla Dorsay'a hem de Refik Erduran'a sorabilirsiniz.

Bu aşırı etkilenme o zamanlar epeyce "kıyl-ü kaali mucip oldu" ama sonra unutuldu gitti tabii. Aradan elli yıl geçti.

Bir süre TRT'de yöneticilik de yaptı. Sonra "sol Kemalizm"den "sağ Kemalizm"e kaydı, faşistlerin gözdesi oldu. İşin matrağı, birçok ahmak komünistin de gözdesi oldu.

Moskof Bakireleri ve Adnan Menderes

moskof bakireleri ve adnan menderes
moskof bakireleri ve adnan menderes


ATV'de yayımlanan "BEN ONU ÇOK SEVDİM" isimli dizinin de etkisi ile Adnan Menderes ve aşkları(!) yine gündemde. Şu ana kadar yayımlanan bölümlerinde dizi, Adnan Menderes'in sadece Ferit Alnar'ın karısı Ayhan Alnar (Aydan) ile aşk(!) yaşadığını ve çok da hayran olunası, asil  bir aşk yaşadıklarını gösteriyor.

Pekiyi, gerçekler böyle mi? Kendisi aslında Sabetayist bir gizli Yahudi olan Adnan Menderes'in aşk(!) yaşamına bakılınca sadece Ayhan Aydan ile değil, evli-bekar onlarca fahişe ile aşk(!) yaşadığı görülüyor. Bunlardan biri de "Moskof Bakireleri" denilen dört kız kardeşten biri olan Suzan Sözen... Aşağıya alıntılayacağımız yazı, Suzan Sözen'in yakın arkadaşı Leyla Umar ile yapılan bir röportaj... 


Söz konusu TV dizisinin senaristleri Menderes'in diğer aşk(!)larından bahis edecekler mi, edeceklerse onların kocalarını da ruh hastası gösterecekler mi, hangi birine nasıl kılıf uyduracaklar da Adnan Menderes'in olmayan onurunu kurtaracaklar bilmiyoruz ama toplum olarak artık araştırıyoruz ve her meselede gerçekleri bilmek istiyoruz. İşte o röportaj... [Köşeli parantez içindeki bilgiler Akademi Dergisi tarafından yazılmıştır.] 


***

Suzan ve kardeşlerine 'Moskof bakireleri' derlerdi

Gerçek Adnan Menderes'i anlatın! Kafanızdan, gerçek dışı Menderes portresi uydurmayın! (Ben Onu Çok Sevdim)

ben onu çok sevdim
ben onu çok sevdim


(...) Adnan Menderes-Suzan Sözen ile hem de kocası emniyet müdürü Fethi Avni Sözen'in "izniyle" aşk yaşamadı mı? Emniyet Müdürü Sözen'in bu nedenle Gümüşhane ataması durdurulup İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı yapılmadı mı?

Aksini söyleyen varsa hodri meydan!

Yassıada Mahkeme tutanakları kapı gibi orada duruyor. Suzan Sözen'in verdiği ifadeyi yok mu sayacaksınız: “Kocam Ferit Sözen, o tarihte İstanbul Polis Okulu’nda hoca idi. Gümüşhane’ye tayin edildi. Gitmedik. Burada kalmak için çok çalıştık. Menderes’e bu işi yaptırmanın çarelerini aradım. Bir gün Tarabya’da, Piliç Osman’la tanıştım. Bize Başbakan’ı çok iyi tanıdığını ve Menderes’le tanıştırabileceğini söyledi. Ertesi gün, Menderes telefon ettirdi ve imzalı kitabımı istetti. Kocama sordum, muvaffak etti. Bu şekilde tanıştık, eve gelmeye başladı. O geleceği vakit, kocam hasta dahi olsa evden çıkardı. Pencerede parolamız vardı. Kocam anlardı, dönerdi.”

Maçka'daki Belveder Apartmanı'nın dili olsa da bu gerçekleri bir bir anlatsa...

Bu nasıl cami? Her tarafında gayr-i müslimlerin işaretleri gizli!

zeynep sultan camii
zeynep sultan camii


Bu fotoğrafını gördüğünüz cami avizesinde altı köşeli yıldız mevcut. Bu günlerde sık tartışılan bir konu bu... Bu altı köşeli yıldız bizim İslami sembollerimizden biri mi, yoksa Yahudilere ait bir sembol mü? Bu tartışıladursun, "İşte gördünüz mü, camilerimizde bile bu yıldız kullanılmış." diyenleri derinden sarsacak bilgiler sunacağım şimdi.

Bu işaretin kullanıldığı cami, İstanbul'da, Gülhane'nin hemen karşısında bulunan Zeynep Sultan Camii... Zeynep Sultan Camii 1769 yılında III. Ahmed'in kızı Zeynep Âsime Sultan tarafından Ayazma Camii'nin de mîmarı olan Mehmed Tahir Ağa'ya yaptırılmış. 
Cami sıfırdan cami olarak yapılmış. Sonradan kiliseden bozma bir cami değil. Ama caminin dış yapısı tam bir kilise görüntüsü arz ediyor.



Fotoğrafta da görüldüğü üzere, caminin pencere yapısı da içindeki avize kadar ilginç... Aslında kiliselerde de pek görülemeyecek şekilde, yuvarlak pencereler ile altındaki pencereler nedense birleştirilmiş. Ve en üstte de bir şeyi sembolize edermiş gibi tek bir yuvarlak pencere yapılmış. Bunun maksatsız, rastgele yapılmış olması biraz mantık dışı. Elbetteki bir sebebi olmalı. Şimdi aşağıdaki tabloya bir bakın...

Bu güne değin en çok tıklanılanlar